Teknolojinin hızla gelişmesi ve yeni teknolojik ürünlerin piyasaya sürülmesi, yazılım ve ilgili sektörler üzerinde doğrudan etki yaratmıştır. Bilgisayarlar, günlük yaşamın vazgeçilmez bir parçası haline gelirken, yazılım ve bilgisayar programlarının fikri mülkiyet haklarının korunması da zorunlu hale gelmiştir.
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (“Kanun”) ile bilgisayar programları telif hukuku kapsamında koruma altına alınmıştır. Ulusal ve uluslararası düzenlemeler ile doktrin görüşleri, bilgisayar programları ve yazılımların hukuken örtüşen kavramlar olduğunu kabul etmektedir. Bu nedenle, eser sahibinin hususiyetini taşıyan yazılımlar da bilgisayar programları gibi Türk hukukunda koruma altındadır. Nitekim, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 2020'de verdiği bir kararla[1], bilgisayar yazılımını ilim ve edebiyat eseri olarak kabul etmiş ve telif tazminatına hükmetmiştir.
Kaynak kodu ise bir yazılımın programcı tarafından bilgisayar diliyle yazılmış ve makine diline çevrilmeden önce üzerinde çalışılabilen talimatlar bütünüdür. Yazılımlar, kaynak kodlarına göre “Kapalı Kaynak Kodlu” ve “Açık Kaynak Kodlu” olarak ikiye ayrılır. Kapalı kaynak kodlu yazılımlar, eser sahibinin ücretli olarak sunduğu, kaynak koduna erişimin ve değiştirilmesinin engellendiği lisanslı yazılımlardır. Bu yazılımlar, eser sahibinin izni olmadan değiştirilemez ve sadece belirlenen şartlar altında kullanılabilir. Bu nedenle de bu tarz yazılımların telif hukuku anlamındaki korumalarının daha sağlam bir zemine dayandığı söylenebilir.
Açık kaynak kodlu yazılımlar, kaynak kodlarının kullanıcılarla paylaşıldığı yazılımlardır. Bu yazılımların, üzerinde serbestçe çalışabilmesi, değiştirebilmesi ve değiştirilmiş versiyonlarının kullanıcılar tarafından
dağıtabilmesi mümkün olsa da Kanun kapsamında eser olarak kabul edilip korunmaktadır. Esasında dışarıdan aleni hale getirilmiş ve kamuya mal olmuş oluşumlar olarak görünse de Kanun, eser sahiplerine mali haklarını devretme veya üçüncü kişilere kullanma yetkisi tanıma imkânı sunar. Açık kaynak kodlu yazılım lisanslarında da durum böyledir ve yazılım sahipleri kullanıcıların yazılımı kullanma, değiştirme ve dağıtma haklarını düzenler. Her ne kadar eser sahibi kullanıcılar lehine yazılım üzerinde belirli haklar tanısa da lisanslar aracılığı ile eser sahibinin telif hakları garanti altına alır. Bunun için ise açık ve kapsayıcı lisans sözleşmelerinin hazırlanması ve her kullanıcı ile bu sözleşmelerin akdedilmesi gerekir.
Uygulamada kullanıcılar çoğunlukla ücretsiz olması nedeni ile tercih ettikleri bu açık kaynak kodlu yazılımları kullanma yetkileri olduğunun bilincinde olsalar da bu yazılımların kaynak kodu yaratan eser sahibi tarafından konulmuş olan kurallara tabi kullanılması gerektiğinin, aksi halde telif hakkı ihlaline yol açıldığının bilincinde olamayabiliyor. Bu durum da uygulamada çoğunlukla şirket içerisinde kullanılan uygulama/yazılımlardan kaynaklı olmak üzere, eser sahibi lehine yüksek tazminat bedellerine hükmedilmesine neden olabiliyor. Nitekim eser bedelini eser sahibinin belirlemesi de aleyhine tazminat hükmedilen taraf için dezavantajlı bir durum ortaya çıkarabiliyor. Zira, olası bir dava durumunda ödenecek tazminat bedeli rayiç uygulama bedelleri üzerinden değil, eser sahibinin belirlediği eserin değeri üzerinden hesaplanıyor. Bu bağlamda kullanıcılar için de bu kullanım koşullarına uyum sağlanması yüksek önem arz ediyor.
[1] Yargıtay 11. HD., E.2019/4003, K.2020/2220 T. 02.03.2020