5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (“FSEK”) uyarınca, komşu haklar, eser sahibinin manevi ve mali haklarına zarar vermemek kaydıyla ve eser sahibinin izniyle bir eseri özgün bir biçimde yorumlayan, tanıtan, anlatan, söyleyen, çalan ve çeşitli biçimlerde icra eden sanatçıların, bir icra ürünü olan veya sair sesleri ilk defa tespit eden fonogram yapımcıları ile radyo-televizyon kuruluşlarının sahip oldukları hakları ifade etmektedir.

Eser Sahibinin Haklarına Komşu Haklar Yönetmelik’i (“Yönetmelik”) ise bu tanımı biraz daha açarak eser sahibinin haklarına zarar vermeden ve onun rızası ile bir eseri özgün biçimde icra eden veya icrasına katılan, bir icrayı ya da sesleri ilk defa tespit eden, yayınlayan gerçek ve tüzel kişilerin münhasıran sahip oldukları; icrayı tespit etme, çoğaltma, kiralama, telli-telsiz her türlü araçla yayınlama ve kamuya açık yerlerde temsil suretiyle bundan faydalanma hakları olarak düzenlemiştir.

İcracı sanatçılar, sahip oldukları işbu hakların devrine ilişkin izin verme konusunda yetkilidir ve bu haklar, eser sahibi de dahil olmak üzere herkese karşı ileri sürülebilir. FSEK uyarınca, bir eser birden fazla sanatçı tarafından icra edilebiliyor ve ortaya çıkan eser kısımlara ayrılabiliyorsa, sanatçılardan her biri vücuda getirdiği kısmın sahibi sayılır. Ancak, eser ayrılmaz bir bütün teşkil ediyorsa, icracı sanatçılar haklarının korunmasında ortak hareket edebileceği gibi, içlerinden birine yetki de verilebilir. Bu kapsamda, sanatçılardan biri herhangi bir geçerli sebep olmaksızın işleme izin vermekten kaçınırsa, diğerleri mahkemeye başvurarak gerekli iznin hâkim tarafından alınmasını sağlayabilir.

Ancak, FSEK m.80/1A-6 uyarınca, istisnai olarak, icranın bir orkestra, koro veya tiyatro grubu tarafından gerçekleştirilmesi hâlinde, orkestra veya koroda yalnızca şefin, tiyatro grubunda ise yalnızca yönetmenin izni

yeterli sayılmıştır. Tekinalp’e göre, bu düzenleme, orkestra, koro veya tiyatro grubu gibi topluluklarda izni verecek kişinin net bir şekilde belirlenmesini sağlamak amacıyla benimsenmiştir. Ayrıca, söz konusu düzenlemenin, grup olarak icra edilen eserlerde grup üyeleri arasındaki menfaat çatışmalarının önüne geçilmesini teminen getirildiği de söylenebilir.

Bununla birlikte, şef ve tiyatro yönetmenine tanınan bu izin, mali hakların ekonomik yararının tamamen bu kişilere ait olduğu anlamına gelmemektedir. Bu durumda mali haklar gruba ait olacak olup, doktrinde şef ve yönetmenin, adeta adi ortaklıktaki temsil yetkisine sahip bir ortağa benzetildiği görülmektedir.

Önemle belirtmek isteriz ki iznin yalnızca tek bir kişiden alınması, diğer icracı sanatçıların “icracı sanatçı” olma niteliğini etkilememektedir. Bu kişilerin manevi haklarına yönelik bir ihlal söz konusu olduğunda, menetme ve tazminat talep etme hakları saklıdır; ayrıca, mali haklara ilişkin olarak temin edilen bedeller de hakkaniyet ilkelerine uygun şekilde icracı sanatçılar arasında paylaştırılmalıdır. 

Bütün bu açıklamalarımız ışığında, her ne kadar FSEK düzenlemesi ile orkestra ve koro şefi ile tiyatro yönetmenine topluluk adına izin verme yetkisi tanınarak pratik bir uygulama olarak tek bir kişiden izin alma imkânı sağlansa da bu izne rağmen icracı sanatçıların mali ve manevi hakları açısından tasarruf yetkilerinin devam ettiği göz önünde bulundurulduğunda, bu tür çoklu icralarda her bir icracı sanatçıdan ayrıca muvafakat alınarak ilerlenmesi, olası telif hakkı ihlali itirazlarının önüne geçilmesi bakımından daha uygun olacaktır.