Kara taşımacılığı, dünyada en çok kullanılan ve tercih edilen taşıma türlerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu sebeple kara taşımacılığında taşınan emtialarda oluşacak zıya ve hasarlardan taşıyanın hangi hallerde sorumlu olacağı, hangi durumlarda sorumluluğunun kalkacağı, sorumluluk sınırları ve bu zararlara yönelik zamanaşımı gibi hususlar büyük önem taşımaktadır. 

Taşıyan, taşıma sözleşmesiyle eşyayı varma yerine götürmeyi ve orada gönderilene teslim etmeyi veya yolcuyu varma yerine ulaştırmayı; buna karşılık, eşya taşımada gönderen ve yolcu taşımada yolcu, taşıyıcıya, taşıma ücretini ödemeyi borçlanır. (TTK m. 850/2) Dolayısıyla taşıyanın, eşyanın bir noktadan diğer noktaya taşınmasının yanı sıra; varma yerinde eşyayı gönderilene teslim etme yükümlülüğü vardır. 

Eşyanın, gönderilene eksiksiz teslim edilmesi asli edim yükümünün yerine getirilebilmesi, ancak eşyanın varış noktasına zıya veya hasara uğramadan taşınması ile mümkündür. İşte bu amaca hizmet eden “eşyaya özen borcu” genel olarak taşıma süresince eşyanın bakım ve muhafazası için gerekli tedbirlerin alınmasını ifade eder. Burada öngörülen özen, basiretli iş adamı gibi hareket etme gerekliliğini öngören TTK m.18’de düzenlenen özenden daha yüksek seviyededir. ¹

Taşıyanın yükümlülüklerini gereği gibi yerine getirmemesiyle birlikte ise doğacak sorumluluk ise, Türk Ticaret Kanunu’nda CMR’de düzenlenen sorumluluk sistemine paralel bir şekilde düzenlenmiştir. CMR’de düzenlenen sorumluluk sistemi, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2015/817 Esas, 2015/2126 Karar, 18.02.2015 tarihli kararında görülmektedir: 

‘’Taşıyıcının sorumluluğu ile ilgili temel kural, CMR'nin 17. maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde hükmü uyarınca, taşıyıcı malları teslim aldığı andan, malların teslim edileceği zamana kadar malların tamamen veya kısmen kaybolmasından ve hasara uğramasından ve ayrıca gecikmeden sorumludur. İspat külfeti bakımından öncelikle gönderen veya gönderilenin taşıma konusu eşyanın taşıyana tam ve her türlü ayıptan ari olarak teslim olunmasına rağmen, bu eşyanın gideceği yere aynı şekil ve vasıfta varmadığını ispat etmesi halinde hasarın taşıyıcının kusur ve hatasından ileri geldiğinin ispat edilmesine gerek yoktur. Taşıyıcının sorumluluğu bir kusur sorumluluğu olmakla birlikte, genel kurallara aykırı olarak, ispat yükü tersine çevrilmiştir. Hasardan kaynaklı zarar sebebiyle sorumlu olmadığını savunan taşıyan, bu hasar sebebiyle kendisine atfı kabil bir kusurun bulunmadığını ispat etmelidir.

Taşıyıcıyı sorumluluktan kurtaran haller ise CMR'nin 17/2. maddesinde sayılmış olup, bu hallerden biri de, hasarın taşıyıcının kaçınamayacağı ve önleyemeyeceği bir halden kaynaklanmasıdır. Kaçınılamayacak durumun varlığı için taşıyıcı, deneyimli ve basiretli bir taşıyıcının göstermesi gereken özeni göstermiş olmalıdır.
’’

Buna paralel düzenlenen 6102 sayılı TTK’nın “Zıya veya hasar ile gecikmeden doğan zarardan sorumluluk” başlıklı 875.maddesinde ise; taşıyıcının, eşyanın taşınmak üzere teslim alınmasından teslim edilmesine kadar geçecek süre içinde, eşyanın zıyaından, hasarından veya teslimindeki gecikmeden doğan zararlardan sorumlu olduğu hükme bağlanmıştır.²
 
Bunun yanında, TTK’nın 876. maddesi taşıyanın, en yüksek özeni göstermesine rağmen kaçınamayacağı ve sonuçlarını önleyemeyeceği olaylardan dolayı zıya veya hasarın meydana geldiğini ispat etmesi halinde sorumluluktan kurtulacağını öngörmüştür. Burada gösterilmesi gereken özen, ‘’en yüksek özen’’ olarak belirlenmiş olup, bu özenin gösterilmemesi halinde taşıyıcının tazminat sorumluluğu doğacaktır. Bu durumdan anlaşılacağı üzere taşıyan, ihmal seviyesindeki kusurundan da sorumlu olacaktır.

TTK m.878’de ise bazı özel haller düzenlenmiş, taşıyanın, zararın bu sebeplerden dolayı meydana geldiğini ispatlamasıyla sorumluluktan kurtulacağı hüküm altına alınmıştır. Bu özel sebepler, Kanunumuzda şu şekilde sıralanmıştır: 

a)Sözleşme veya teamüle uygun olarak üstü açık bir aracın kullanılmış olması yahut güverteye yükleme yapılması. b) Gönderen tarafından yapılan yetersiz ambalajlama. c) Eşyanın gönderen veya gönderilen tarafından işleme tabi tutulması, yüklenmesi veya boşaltılması. d) Eşyanın; özellikle kırılma, paslanma, bozulma, kuruma, sızma, olağan fire yoluyla kolayca zarar görmesine yol açan doğal niteliği. e) Taşınacak paketlerin gönderen  

tarafından yetersiz etiketlenmesi. f) Canlı hayvan taşıması. g) 27/10/1999 tarihli ve 4458 sayılı Gümrük Kanunu ile diğer kanun ve düzenlemelerde yer alan hükümlerin taşıyıcının sorumluluktan kurtulmasını haklı gösterdiği hâller.

Zararın, bu sebeplerden birine bağlanmasının muhtemel olduğu durumda bu sebeplerden ileri geldiği varsayılır. Ancak sözleşme veya teamüle uygun olarak üstü açık bir aracın kullanılmış olması yahut güverteye yükleme yapılması halinde, olağanüstü zıya veya hasar halinde bu karine geçerli olmamaktadır. 

Diğer yandan TTK’da taşıyıcının, araçtaki arızalara, taşıtı kiraladığı kişilerin veya kiralayanın temsilcileri yahut çalışanlarının kusuruna dayanmak suretiyle sorumluluktan kurtulmasına imkân tanınmamıştır.(m. 877) Ayrıca taşıyan, kendi adamlarının ve taşımanın yerine getirilmesi için yararlandığı kişilerin görevlerini yerine getirmeleri sırasındaki fiil ve ihmallerinden, kendi fiil ve ihmali gibi sorumludur. (m.879)

TTK’ya göre kanunun yüklediği sorumlulukların, önceden hafifletilmesi veya kaldırılması geçersiz sayıldığından, zıya ve hasarın yanı sıra kanunda öngörülen yan borçların hiç ya da gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan sorumlulukların da hafifletilmesi veya kaldırılması mümkün değildir.4 Ancak, Kanunumuzda sorumluluğun önceden hafifletilmesi veya kaldırılması yasaklandığından, zararın meydana gelmesinden sonra yapılan anlaşmaların geçerli olduğunun kabulü gerekmektedir.

Taşıyan, zıya ve hasardan doğan sorumluluktan kurtulabilmek için kanunda öngörülen hususları ispatlayamaması halinde ortaya çıkan zararı tazminle mükellef olur ve tazminata ilişkin dava, borçlu durumda olan taşıyan, alacaklı durumunda olan gönderen veya gönderilenin menfaatini karşılamaması sebebiyle doğan zararın tazminini içerir.³

Ödenecek tazminatın sınırları ise, TTK’nın 882. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, gönderinin tamamının zıya olması veya hasara uğraması halinde, 880 ve 881 inci maddeler uyarınca ödenecek tazminat, gönderinin net olmayan ağırlığının her bir kilogramı için 8,33 Özel Çekme Hakkını karşılayan tutar ile sınırlıdır. Gönderinin münferit parçalarının zıyaı veya hasarı hâlinde taşıyıcının sorumluluğu ise farklı şekillerde düzenlenmiştir. Taşıyanın, gönderinin tamamı değerini kaybetmişse tamamından, gönderinin bir kısmı değerini kaybetmişse değerini kaybeden kısmının net olmayan ağırlığının her bir kilogramı için 8,33 Özel Çekme Hakkını karşılayan tutar ile sınırlı olacağı öngörülmüştür. Bununla birlikte, taşıyanın, taşıma süresinin aşılmasından doğan sorumluluğu ise taşıma ücretinin üç katı ile sınırlıdır. Özel Çekme Hakkı, eşyanın taşıma amacıyla taşıyana teslim edildiği tarihteki veya taraflarca kararlaştırılan diğer bir tarihteki, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca belirlenen değerine göre Türk Lirasına çevrilir, bu şekilde ödenecek tazminat tutarı belirlenir. 

Bu zararların talep edilebilmesi için Kanunumuzda farklı süreler öngörülmüştür. TTK’nın ‘’Taşıma İşleri’’ başlıklı dördüncü kitap hükümlerine tabi taşımalarda; yolcunun bir kaza sonucu ölmesi veya bedensel bütünlüğü zedeleyen bir zarara uğraması hâlinde istem hakları on yılda; diğer zararlarda ise bir yılda zamanaşımına uğrar. (m.855/1) Haksız fiilden doğan talepler de aynı zamanaşımı süresine tabidir. Bu süre, eşya taşımasında, eşyanın gönderilene teslimi tarihinden, eşya tamamen zayi olmuşsa, eşyanın teslimi gereken tarihten itibaren işlemeye başlar. (m.855/2) Rücu haklarına ilişkin zamanaşımı, rücu alacaklısının, zararı ve rücu borçlusunu öğrendiği tarihten itibaren, üç ay içinde zarar hakkında rücu borçlusuna bildirimde bulunmuş olması şartıyla; rücu alacaklısına karşı mahkeme kararının kesinleştiği günden, kesinleşmiş mahkeme kararı bulunmayan hâllerde ise, rücu alacaklısının borcu ifa ettiği tarihten itibaren işlemeye başlar. (m. 855/3)

Kanunda aynı zamanda gönderen veya gönderilenin taşıyana karşı olan haklarını 1 yıl içinde TTK m.18/3’e uygun istemiş olmaları şartıyla def’i olarak her zaman ileri sürülebileceği düzenlenmiştir. Bunun yanında eğer zarar, taşıyanın kastından veya pervasızca bir davranışıyla ve böyle bir zararın meydana gelmesi ihtimalinin bilinciyle oluşmuşsa; a) Eşya zıyaa, hasara uğramış veya geç teslim edilmişse, b) Yolcu geç ulaşmışsa, taşıyıcının sorumluluğu üç yılda zamanaşımına uğrar. 13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunundaki zamanaşımı hükümleri ise saklıdır.