Reklamlar, görsel ve işitsel unsurların yaratıcı bir şekilde bir araya gelmesiyle hedef kitlelere ulaşmayı amaçlayan güçlü birer iletişim aracıdır. Bu bağlamda, reklam filmleri ve bu filmlerde kullanılan fotoğraflar, markaların mesajlarını etkili bir şekilde iletmeleri için hayati bir rol oynamaktadır. Bununla birlikte, bu yaratıcı çalışmaların korunması, hem eser sahiplerinin haklarının güvence altına alınması hem de ticari kullanımda ortaya çıkabilecek hukuki sorunların önlenmesi açısından büyük bir önem taşımaktadır.
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda (“Kanun”) “reklam filmi” kavramına özel olarak yer verilmemiş olması reklam filmlerinin sinema eseri olarak değerlendirilmesine yol açmıştır. Reklam filmleri birçok farklı yaratıcı sürecin birleşimiyle ortaya çıkan karmaşık eserler olup bu eserler üzerinde de birden fazla kişinin telif hakkı doğabilmektedir. Reklam ajansları, müşterilerinin taleplerini karşılamak üzere genellikle yönetmen, senarist, kameraman, müzisyen, grafik tasarımcı ve buna ek olarak reklam filmlerinde yer alan çeşitli icracı sanatçılar ve hizmet sağlayıcılarla iş birliği yapmaktadır. Bu süreçte ortaya çıkan her bir yaratıcı unsur, bağımsız olarak telif hakkına tabi olabilir. Dolayısıyla, bir reklam filminin hukuki koruma altına alınması, sadece eserin tamamını değil, aynı zamanda bu eseri oluşturan parçaların her birini de kapsamaktadır.
Nitekim fotoğraflar ve grafik unsurlar, televizyon ve basın reklamlarında markaların mesajlarını görsel olarak destekleyen kritik unsurlar olup, Kanun kapsamında güzel sanat eseri sayılıp reklamın bütününden ayrı bir telif korumasından faydalanabilmektedirler. Fotoğrafçılar, eserleri üzerindeki haklarını devretmedikçe veya kullanım izni vermedikçe, bu eserlerin ticari
amaçlarla reklam filmlerinin içeriğinde ve billboard gibi mecralarda kullanılması, telif hakkı ihlali teşkil edebilmektedir. Bu nedenle, reklam kampanyalarında kullanılacak fotoğrafların da telif haklarına uygun bir şekilde elde edilmesi gerekmektedir.
Bu kapsamda, fotoğrafın reklam ve billboardlarda kullanımı için, eser sahibinden yazılı izin alınması ve bu izin sürecinin özel nitelikli telif sözleşmeleri ile desteklenmesi esastır. Bu sözleşmelerde, fotoğrafın hangi mecralarda, hangi süreyle ve hangi kapsamda kullanılabileceği gibi detaylar açıkça belirtilmelidir. Ayrıca, fotoğrafçının haklarının korunmasına yönelik olarak, izinsiz kullanımlara karşı hukuki yaptırımlar da öngörülmelidir. Aksi takdirde, fotoğrafçı, eserinin izinsiz kullanılması durumunda, Kanun kapsamında reklam ajansına ve müşteriye karşı birlikte olacak şekilde hukuki yollara başvurma hakkına sahiptir.
Sonuç olarak, reklam filmleri ve bu filmlerde kullanılan fotoğraflar ve görsel içerikler hem yaratıcı hem de ticari değerleri yüksek eserler olarak dikkat çekmektedir. Bu eserlerin telif hakları ile korunması, hem eser sahiplerinin haklarının güvence altına alınması, hem de eser sahipleri ve reklam ajansları ile müşteriler arasındaki hukuki ihtilafların önlenmesi açısından kritik bir rol oynamaktadır. Telif haklarına ilişkin süreçlerin titizlikle yönetilmesi ve tüm tarafların hak ve yükümlülüklerini net bir şekilde belirleyen sözleşmelerin yapılması, bu yaratıcı çalışmaların etkin bir şekilde korunmasını sağlayacaktır. Bu sayede, reklam dünyasında hem yaratıcı özgürlüğü teşvik etmek hem de hukuki güvenliği sağlamak mümkün olacaktır.