Anayasa Mahkemesi, 19.04.2022 tarihli ve 31814 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, 10.03.2022 karar tarihli ve 2018/11988 başvuru numaralı karar (“Karar”) ile parmak izi kayıt sistemi kullanılarak mesai takibi yapılması durumunda parmak izi kullanılmasının yasal düzenlemelere uygun olup olmadığını değerlendirmiştir. Bu çerçevede, Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı kapsamındaki kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

Anayasa Mahkemesi (“Mahkeme”) bu kararında parmak izinin, her bireyde farklı olması ve kişinin biyolojik olarak teşhisine imkân verecek nitelikte kişiye özgü bilgi içermesi sebebiyle biyometrik veri olduğunu belirtmiştir. Mahkeme, parmak izinin belirli bir gerçek kişi hakkındaki bilgi kapsamında olduğunu dikkate alarak hem Anayasa hem de 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Hakkında Kanun kapsamında bu bilgilere erişilmesinin, bunların kullanılmasının ve işlenmesinin, özel hayata saygı kapsamında kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı açısından bir müdahale olup olmadığını incelemiştir.

Somut olayda, başvurucu kişi belediye bünyesinde devlet memuru olarak çalışmakta ve idare başvurucunun parmak izini kaydederek parmak izi takip sistemi ile mesai takibi yapmaktadır. Bu doğrultuda başvurucu, parmak izi kayıt sistemi ile mesai takibi yapılmasının özel hayata saygı kapsamındaki kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının ihlal edildiğini iddia ederek anılan idari işlemin iptali talebiyle dava açmıştır. İlk derece mahkemesi, başvurucunun parmak izi tarama sistemi ile mesai kontrolünün yapılması durumunun, özel hayata saygı kapsamında kişisel verilerin işlenmesi çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayarak, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda kamu görevlilerinin mesaiye devam durumlarının kontrolü konusunda ayrıntılı bir düzenlemenin olmadığı, temel hakların kısıtlanabilmesi için yasal bir dayanağın bulunmasının anayasal bir zorunluluk olduğu, aynı zamanda da bu hususun Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin de temel ilkelerinden biri olduğu sebepleriyle idari işlemin iptaline karar vermiştir.

İdare bu karara karşı istinaf yoluna başvurmuş ve parmak izi sistemiyle mesai takibinin, personelin mesaiye uyup uymadığını denetlemek amacına hizmet ettiğini, özel hayata saygı hakkını ihlal etmediğini ifade etmiş, kayıt altına alınan parmak izlerinin personel dosyasında muhafaza edildiğini ve başka bir işlemde kullanılmadığını belirtmiştir. Bölge İdare Mahkemesi, kamu hizmetlerinin etkin ve verimli yürütülmesini kolaylaştırıcı etki sağlaması amacıyla idarelerce teknolojik sistemlerin kullanılmaya başlanmasının kamu yararına ve hizmet gereklerine uygun olduğunu belirterek, başvurucunun mesaiye devam etme zorunluluğu olması ve idarenin de bunu kontrol etmek ve denetlemekle yükümlü olması sebebiyle parmak izi alınarak mesai takibinin yapılmasında mevzuata aykırılık bulunmadığına karar vermiştir. Bölge İdare Mahkemesi’nin başvurucunun aleyhine vermiş olduğu karar üzerine başvurucu, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunmuştur.

Bu kapsamda Mahkeme, başvurucuya ait parmak izinin kişisel veri olarak nitelendirilebileceği konusunda kuşkunun olmadığını belirtmiş ve söz konusu kişisel verilerin işlenmesinin Anayasa’nın 20.maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan özel hayata saygı kapsamındaki kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına bir müdahale oluşturduğunu ifade etmiştir. Mahkeme, bu müdahalenin Anayasa’nın 13.maddesinde belirtilen; kanun tarafından öngörülme, meşru amaç taşıma, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama ölçütleri kapsamında uygunluğunu değerlendirmiş ve özellikle müdahalenin kanuni dayanağının bulunup bulunmadığının incelenmesini uygun bulmuştur.

Mahkeme, Anayasa’nın 20.maddesine göre kişisel verilerin ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebileceğinin açık olduğunu vurgulamıştır. Bu doğrultuda, Kişisel Verilerin Korunması Hakkında Kanun’un 6.maddesine göre sağlık ve cinsel hayata ilişkin kişisel veriler dışındaki özel nitelikli kişisel verilerin kişinin açık rızasının varlığı halinde işlenebileceğine dikkat çekmiş ve bu kuralın tek istisnasının kanunlarda öngörülmesi durumu olduğunu ifade etmiştir. Ancak anılan düzenlemede açık rıza aranmadan özel nitelikli kişisel veri işleme nedenleri arasında kurum veya kuruluşların mesai düzeninin yer almadığını vurgulamıştır. Bu nedenle Mahkeme, kamu çalışanlarının özel nitelikli kişisel veri kapsamında kalan parmak izlerinin kaydedilebilmesi ve bu verilerin kullanılabilmesi için bu durumun ayrıca ve açıkça bir kanun ile düzenlenmesi veya kamu çalışanlarının açık rızalarının alınması gerektiğini belirtmiştir.

Bu doğrultuda Mahkeme, çalışanın açık rızasına dayanılarak özel nitelikli kişisel verilerin işlenmesi halinde öncelikle Anayasa’nın 13.maddesi bağlamında kanunilik ilkesinin karşılanması gerektiğini ifade etmiştir. Aynı zamanda, açık rızanın varlığından söz edilebilmesi için işlenecek kişisel verinin kapsamı, amacı, sınırları ve sonuçları hakkında çalışanın önceden yeterli bir biçimde bilgilendirilmesinin zorunlu olduğunu vurgulamıştır. Bununla birlikte idarenin denetim ve yönetim yetkisi kapsamında, kural olarak meşru bir amacın varlığı, hak ve özgürlüklere daha az müdahale ile bu amacı gerçekleştirmeye elverişli başka bir yolun olmaması halinde ve amaçla sınırlı olmak üzere bu yöntemlerin uygulanabileceğini ifade etmiştir. Bu kapsamda kişisel verilerin işlenmesi ve paylaşılmasını içeren yöntemlerin işyerinde kullanılması halinde çalışanın hak ve özgürlüklerini koruyacak anayasal güvencelerin idare tarafından sağlanması gerektiğine de dikkat çekmiştir.

Mahkeme diğer yandan, çalışanın kişisel verilerinin işlenmesine ilişkin açık rızasının olmaması durumunda, ancak kanunlarda açıkça öngörülen hallerde özel nitelikli kişisel veri işlenebileceğini ifade etmiş ve bu doğrultuda Devlet Memurları Kanunu ve Belediye Kanunu’nu inceleyerek bir değerlendirme yapmıştır. Bu bağlamda Devlet Memurları Kanunu’nda çalışanın mesaiye devam durumunun kontrolü ve bu amaçla özel nitelikli kişisel verilerin işlenmesine ilişkin açık bir düzenlemenin olmadığını ve Belediye Kanunu’nda da belediye teşkilatını sevk ve idare etme yetkisinin belediye başkanına bırakıldığını ancak bu yetki kapsamında özel nitelikli kişisel verilerin işlenmesine yönelik bir düzenlemenin yapılmadığını ifade etmiştir.

Yukarıda açıklanan hususlar çerçevesinde Anayasa Mahkemesi, mevzuatta mesai takibi veya çalışanın denetimi amacıyla özel nitelikli kişisel verilerin işlenmesine, biyometrik veri temelli takip sistemlerinin kullanılmasına dair temel esasları ve ilkeleri belirleyen bir düzenlemenin olmadığına ve somut olayda başvurucunun özel nitelikli kişisel verilerinin işlenmesine dair açık rızasının bulunmadığına dikkat çekmiştir. Tüm bu gerekçeler ışığında Mahkeme, başvuruya konu müdahalenin kanunilik şartını sağlamadığına ve başvurucunun özel hayata saygı hakkı kapsamındaki kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

Anayasa Mahkemesi’nin kararına bu link üzerinden ulaşabilirsiniz:

https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2022/04/20220419-7.pdf