Anayasa Mahkemesi, 05.04.2022 tarihli ve 31800 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, 22.02.2022 karar tarihli ve 2019/1450 başvuru numaralı karar (“Karar”) ile işçinin fazla çalışma ücretinin ödenmemesi durumunda fazla çalışmanın yasal düzenlemelere uygun yapılıp yapılmadığını değerlendirerek mülkiyet hakkının ihlal edilmiş olduğuna karar verdi.
Anayasa Mahkemesi (“Mahkeme”) bu kararında fazla çalışma ücretinin mülkiyet hakkı kapsamında olduğuna karar vermiş ve hem 4857 sayılı İş Kanunu (“Kanun”) hem de İş Kanununa İlişkin Çalışma Süreleri Yönetmeliği (“Yönetmelik”) kapsamında işveren tarafından fazla çalışmaya ilişkin olarak işçiden onay alınması gerekliliğini incelemiştir.
Somut olayda işveren, özel bir şirket çalışanı olan başvurucunun iş sözleşmesini, işyerinde güven ve huzuru bozacak, maddi zarara yol açacak fiillerde bulunduğunu gerekçe göstererek tek taraflı olarak feshetmiş ve başvurucunun kıdem tazminatını, ihbar tazminatını ve yıllık izin alacağını ödemiştir. Başvurucu bunun üzerine kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve yıllık izin alacağının eksik ödendiğini, fazla çalışma ücretinin ise hiç ödenmediğini iddia ederek işveren aleyhine alacak davası açmıştır.
İşveren ile başvurucu arasındaki iş sözleşmesinde fazla çalışmaya ilişkin olarak “çalışan, işverence gerekli görüldüğü takdirde yasal sınırlar içinde fazla çalışma yapmayı kabul ve taahhüt eder. Bu fazla çalışmalara ilişkin ücret çalışanın asıl ücretinin içerisindedir” hükmü yer almaktadır. İlk derece mahkemesi bilirkişi raporuyla eksik ödendiği saptanan kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin alacağı ve fazla çalışma ücretinin başvurucuya ödenmesine hükmetmiştir. Mahkeme, gerekçesinde işveren tarafından iş sözleşmesinin haksız ve bildirimsiz olarak feshedilmesi sebebiyle başvurucunun kıdem ve ihbar tazminatına hak kazandığını belirtmiştir. Aynı zamanda, taraflar arasındaki sözleşmede her ne kadar fazla çalışma ücretinin asıl ücrete dâhil olduğu belirtilmiş olsa da, Kanun’un 41. maddesinin 7. fıkrası ve Yönetmelik’in 9. maddesi uyarınca fazla çalışma yaptırmak için işveren tarafından işçiden her yılın başında onay alınması gerektiğini ifade etmiştir. Böylece, başvurucunun sözleşmeyle rıza gösterdiği fazla çalışmanın sadece ilk yıl için geçerli olduğuna dikkat çekerek işverenin devam eden yıllarda başvurucudan onay aldığını ispatlayamadığı sonucuna ulaşmıştır.
İşveren bu karara karşı istinaf yoluna başvurmuş ve mevzuatta fazla çalışma için işçiden her yıl onay alınacağına ilişkin bir hükmün bulunmadığını, başvurucunun iş sözleşmesinde verdiği rızanın tüm çalışması boyunca geçerli olduğunu ifade etmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi, uygulamanın 25.08.2017 tarihine kadar fazla çalışma için işçiden her yıl onay alınması yönünde olduğuna, ancak Yönetmelik’in 9. maddesinin 2. fıkrasında yapılan ve 25.08.2017 tarihinde yürürlüğe giren değişiklikle her yılın başında onay alma şartının kaldırıldığına dikkat çekerek fazla çalışma ücreti yönünden davayı kesin olarak reddetmiştir. Bununla birlikte Bölge Adliye Mahkemesi, başvurucunun sözleşmedeki onayını geri almadığı sürece yıllık 270 saati aşmayan fazla çalışma ücretinin başvurucuya ödendiğinin kabulünün gerektiğini, bu nedenle başvurucunun fazla çalışma ücretine hak kazanamayacağını ifade etmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi’nin başvurucunun aleyhine vermiş olduğu karar üzerine başvurucu, Bölge Adliye Mahkemesi’nin fazla çalışmanın gerçekleştiği tarihten sonra yürürlüğe giren mevzuat hükmüne dayanarak her yılın başında onay verilmesi şartının bulunmadığını kabul etmesinin ve buna dayalı olarak fazla çalışma ücretine ilişkin davayı reddetmesinin cezaların şahsiliği ilkesini, etkili başvuru hakkını, adil yargılanma hakkını, mülkiyet hakkını ve hak arama özgürlüğünü ihlal ettiğini ileri sürerek Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunmuştur.
Başvurucunun şikâyetinin temeli, fazla çalışma ücretinin ödenmesi istemiyle açtığı davanın olaydan sonra yürürlüğe giren mevzuat hükmüne dayalı olarak reddedilmesine ilişkin olduğundan Anayasa Mahkemesi şikâyeti mülkiyet hakkı kapsamında incelemeyi uygun bulmuştur.
Bu kapsamda Anayasa Mahkemesi; belli durumlarda bir ekonomik değer veya icrası mümkün bir alacağı elde etmeye yönelik meşru bir beklentinin, Anayasa’da yer alan mülkiyet hakkı güvencesi kapsamında olduğunu ifade etmiştir. Mahkeme, fazla çalışmasının bulunduğu kesinleşmiş yargı kararıyla tespit edilen başvurucunun Kanun’a göre fazla çalışma ücreti elde edeceği yolunda meşru bir beklentisinin bulunduğunun kabul edilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Dolayısıyla Mahkeme; devletin bu kapsamda mülkiyet hakkının korunmasına ilişkin pozitif yükümlülükleri bulunduğundan, başvurucunun fazla çalışma ücreti konusunda da mülkiyet hakkının korunmasına ilişkin gerekli tedbirlerin devlet tarafından alınması ve mahkeme kararlarıyla da bunun korunması gerektiğini ifade etmiştir.
Bu doğrultuda Anayasa Mahkemesi, başvurucunun şikâyeti üzerine öncelikli olarak derece mahkemelerinin mevzuatın yorumuna ilişkin değerlendirmelerinin belirlilik ve öngörülebilirlik ilkelerini ihlal edecek, hukuk devleti ilkesini zedeleyecek ve tarafların menfaatleri arasında dengesizlik oluşmasına yol açacak derecede ağır hatalar içerip içermediğine ilişkin bir inceleme yapmıştır.
Mahkeme yukarıda bahsedilen ilgili Kanun ve Yönetmelik maddelerinde yer alan onay şartının, işverenin işçiyi kanuni çalışma saatleri dışında çalışmaya zorlayıp zorlayamayacağına ilişkin olduğunu ve bunun fazla çalışma ücreti talep hakkından vazgeçme anlamına gelmediğini ifade etmiştir. Ek olarak, fazla çalışmaya onay verilmesinin doğrudan doğruya fazla çalışma ücretinden feragat edildiği anlamına geldiğine dair bir düzenlemenin de mevzuatta olmadığını belirtmiştir. Buna karşılık, Anayasa’nın 35.maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının, malikin fazla çalışma ücretinden feragat etmesini kural olarak yasaklamadığını, böylece işçinin fazla çalışmasının karşılığının asıl ücretine dâhil olduğunu iş sözleşmesinde kabul etmesi sebebiyle işçi lehine fazla çalışma ücretine hükmedilmemesinin kural olarak Anayasa’nın 35.maddesini ihlal etmeyeceğini de ifade etmiştir. İşçinin fazladan çalıştırılmasına önceden rıza vermesinin, fazla çalışma ücretinden feragat etmiş olduğu anlamına gelmediğini vurgulamıştır.
Yönetmelikte yapılan değişiklik doğrultusunda, 25.08.2017 tarihinden önceki mevzuat dikkate alındığında işçinin her yılın başında onayı alınmadan fazla çalıştırılması emredici hukuk kurallarına aykırılık teşkil edeceğinden, başvurucunun iş sözleşmesinden sonra onayı alınmadığı için ilk yıl dışındaki fazla çalışmalarının emredici hükümlere aykırılık teşkil ettiği Mahkeme tarafından kabul edilmiştir. Bu doğrultuda, başvurucunun ücret talep etmeksizin fazla çalışmaya rıza gösterdiği kabul edilse bile bu rızanın, emredici hükümlere aykırı olarak gerçekleştirilen fazla çalışmayı kapsamadığından, başvurucuya fazla çalışma ücretinin ödenmesi gerektiğine karar verilmiştir. Bu bağlamda, 25.08.2017 tarihinde yürürlüğe giren mevzuat fazla çalışma için iş sözleşmesi imzalanırken verilen onayı yeterli görse de, geçmişte her yılın başında onay alınmadan gerçekleştirilen fazla çalışmaları hukuken geçerli hale getirmemektedir. Bölge Adliye Mahkemesi’nin kararının öngörülebilir olmadığı ve iş hukukunun emredici hükümlerine aykırı olarak çalıştırılmaktan doğan haklardan feragat edilmesinin kamu yararıyla çeliştiği gerçeğini de hesaba katmadığı Mahkeme tarafından belirtilmiştir. Kararın işveren ile işçinin menfaatleri arasında ciddi bir dengesizliğin oluşmasına yol açtığı belirtilmiş, bu nedenle de Anayasa’nın 35.maddesinin öngördüğü pozitif yükümlülüklerin ihlal edildiğine karar verilmiştir.
Yukarıda açıklanan hususlar çerçevesinde Anayasa Mahkemesi, somut olayda başvurucunun mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının kabul edilebilir olduğuna ve Anayasa’nın 35.maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin kararına bu link üzerinden ulaşabilirsiniz: