Teknolojinin hayatımızdaki rolü her geçen gün artarken, dijitalleşme iletişimden güvenliğe, bireysel haklardan veri paylaşımına kadar pek çok alanda dönüşüme yol açmıştır. Gizli kameralar, yüz tanıma sistemleri, GPS teknolojisi ve mobil uygulamalar gibi yenilikler, bir yandan hayatı kolaylaştıran imkanlar sunarken, diğer yandan bireylerin mahremiyet, ifade özgürlüğü ve mülkiyet hakkı gibi temel hakları üzerinde önemli tartışmalara neden olmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (“AİHM”), bu tür teknolojilerin kullanımının bireysel haklara etkilerini değerlendirerek, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (“AİHS”) çerçevesinde kritik kararlar almakta ve teknolojik ilerleme ile insan haklarının korunması arasında bir denge kurmayı hedeflemektedir.
AİHM’in “New Technologies” başlıklı Ekim 2024 tarihli raporunda (“Rapor”), teknolojik yeniliklerin bireylerin temel haklarına etkisini ele alan önemli kararlara yer verilmiştir. Söz konusu Rapor uyarınca yedi seriden oluşan çalışmamız, dijitalleşen dünyada insan haklarının korunması için alınması gereken önlemleri vurgularken, bireyler ve işletmeler tarafından alınması gereken önlemlere ilişkin değerlendirmeler içermektedir.
Çalışmamızın bu altıncı serisinde, AİHM’in gizli kameraların kullanımına yönelik yaptığı değerlendirmeleri inceleyeceğiz.
1- İlgili Mevzuat
Rapor’da yer verilen kararlara geçmeden önce dayanak gösterilen şu yasal düzenlemelerden bahsetmek yerinde olacaktır:
AİHS Madde 8
Özel Hayata ve Haberleşmeye Saygı Hakkı:
“Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahiptir. Bu hakkın kullanılmasına bir kamu otoritesi tarafından müdahale, demokratik bir toplumda ancak ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, dirlik ve düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli olan ölçüde ve kanunla öngörülmüş olmak şartıyla söz konusu olabilir.”
AİHS Madde 10
İfade Özgürlüğü:
“1. Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü ve haber ve görüş alma ve de verme özgürlüğünü de kapsar. Bu madde, Devletlerin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine tabi tutmalarına engel değildir.
2. Görev ve sorumluluklar da yükleyen bu özgürlüklerin kullanılması, yasayla öngörülen ve demokratik bir toplumda ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu güvenliğinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, gizli bilgilerin yayılmasının önlenmesi veya yargı erkinin 12 13 yetki ve tarafsızlığının güvence altına alınması için gerekli olan bazı formaliteler, koşullar, sınırlamalar veya yaptırımlara tabi tutulabilir.”
2- Gizli Kameraların Kullanımı Hakkında AİHM Kararları
Haldimann / İsviçre
24 Şubat 2015
Bu dava, sigorta brokerlerinin yanıltıcı tavsiyelerini eleştiren bir televizyon belgeseli kapsamında, bir sigorta brokerinin gizli kamera ile kaydedilen röportajını yayınladıkları için dört gazetecinin mahkûm edilmesiyle ilgilidir. Gazeteciler, kendilerine verilen para cezasının ifade özgürlüğü haklarına orantısız bir müdahale olduğunu savunmuşlardır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bu başvuruda gazetecilerin gizli kamera kullanarak kamu yararına bir konu hakkında bilgi sağlamasını değerlendirmiştir. Olayda, röportaj yapılan kişinin kişisel bir sıfatla değil, bir meslek grubunun temsilcisi olarak hedef alınması değerlendirilmiştir. Neticede, Mahkeme, başvuran gazetecilerin ifade özgürlüğü hakkının ihlal
edildiğine karar vermiştir. Özellikle, röportaj yapılan brokerin özel hayatına yapılan müdahalenin, sigorta sektöründeki yanlış uygulamalarla ilgili kamuoyunun bilgi edinme hakkını geçersiz kılacak kadar ciddi olmadığına hükmetmiştir.
Ayrıca Mahkeme, gazetecilerin İsviçre yasalarıyla tanımlanan gazetecilik etik kurallarına uyma çabalarını dikkate almıştır. Özellikle, gizli kamerayı sınırlı bir şekilde kullanmaları, etik kurallara bağlılıklarını gösteren bir örnek olarak değerlendirilmiş ve bu durumun başvuranların lehine yorumlanması gerektiğine karar verilmiştir.
Bremner / Türkiye
13 Ekim 2015
Bu dava, başvuranın Evanjelik Hristiyan inançlarını tanıttığı bir televizyon belgeselinde, Türkiye’de gizli faaliyetlerde bulunan 'yabancı bir din taciri' olarak tanımlanması ve görüntülerinin bulanıklaştırılmadan yayınlanmasıyla ilgilidir. Başvuran, belgeselin yayınlanmasının ve tazminat talebinin yargı makamları tarafından reddedilmesinin, özel hayata saygı hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, başvuranın özel hayata saygı hakkının (AİHS Madde 8) ihlal edildiğine hükmetmiştir. Mahkeme, başvuranın görüntüsünün net bir şekilde yayınlanmasının, dini tebliğ konusundaki kamu yararı derecesine bakılmaksızın, toplumsal bir tartışmaya anlamlı bir katkı sağlamadığını değerlendirmiştir.
Kullanılan yöntemle ilgili olarak Mahkeme, özel hayata bu denli müdahaleci ve zarar verici bir tekniğin yalnızca çok sınırlı durumlarda kullanılabileceğini vurgulamıştır. Mahkeme, bazı durumlarda gazetecilerin, bilgiye başka yollarla ulaşmanın mümkün olmadığı hallerde gizli kameraya başvurabileceğini kabul etmiştir. Ancak, bu yöntemin etik ilkelere uygun şekilde ve ölçülü bir yaklaşımla kullanılması gerektiğini ifade etmiştir.
Köpke / Almanya
5 Ekim 2010
Bu dava, bir süpermarkette kasiyer olarak çalışan başvuranın, işvereni tarafından özel bir dedektiflik bürosunun yardımıyla yapılan gizli video gözetimi sonucunda, hırsızlık yaptığı gerekçesiyle tazminatsız şekilde işten çıkarılmasıyla ilgilidir. Başvuran, işten çıkarılmasına karşı iş mahkemelerinde itiraz etmiş, ancak davası reddedilmiştir. Daha sonra yaptığı anayasal şikâyet de aynı şekilde sonuçsuz kalmıştır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, başvuranın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. maddesi (özel hayata saygı hakkı) kapsamındaki şikâyetini dayanaktan yoksun bularak reddetmiştir. Mahkeme, yerel makamların, çalışanın özel hayatına saygı hakkı ile işverenin mülkiyet haklarının korunması ve adaletin düzgün bir şekilde sağlanması yönündeki kamu yararı arasında adil bir denge kurduğuna karar vermiştir.
Bununla birlikte, Mahkeme, gelişen ve giderek daha sofistike hale gelen teknolojilerin özel hayata müdahale imkânını artırdığına dikkat çekmiş ve gelecekte benzer davalarda bu tür çatışan menfaatlere farklı bir ağırlık verilebileceğini ifade etmiştir.
3- Değerlendirme
Yeni teknolojilerin kullanımı, özellikle kişisel verilerin toplanması, izleme sistemleri ve dijital platformların düzenlenmesi, bireysel haklar ile kamu güvenliği arasında hassas bir denge kurulmasını gerektirir. Özellikle, gizli kamera kullanımı ve video gözetimi gibi teknolojiler, özellikle özel hayatın korunması, ifade özgürlüğü ve haber alma hakkı gibi temel haklarla çatışma potansiyeli taşımaktadır. AİHM, devletlerin güvenlik ve düzenleme ihtiyaçlarını karşılarken, bireylerin özel hayat haklarını korumak için orantılı sınırlandırmalar getirilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Mahkeme’ye göre, devletin güvenlik sağlama ve suç önleme gibi meşru amaçlarla uyguladığı gözetim ve denetim yöntemleri, bireysel özgürlükleri ihlal etmeyecek şekilde açık ve sınırlayıcı yasal düzenlemelere dayanmalıdır.
Rapora bu link üzerinden ulaşabilirsiniz.