Modern çağda teknoloji, hayatımızın merkezinde yer alarak dijitalleşmeyi kaçınılmaz bir gerçeklik haline getirmiştir. Telekomünikasyon, mobil uygulamalar, GPS ve yüz tanıma teknolojileri gibi yenilikler, iletişimden veri güvenliğine, bireysel haklardan bilgi paylaşımına kadar pek çok alanda dönüşüme yol açmaktadır. Bu gelişmeler, hayatı kolaylaştırma potansiyeline sahip olsa da, mahremiyet, ifade özgürlüğü ve mülkiyet hakkı gibi temel haklar üzerinde karmaşık etkiler yaratmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (“AİHM”), Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (“AİHS”) çerçevesinde aldığı kararlarla, bireysel hakların korunması ile teknolojik yeniliklerin gereklilikleri arasında hassas bir denge kurmayı hedeflemektedir.
AİHM’in “New Technologies” başlıklı Ekim 2024 tarihli raporunda (“Rapor”), teknolojik yeniliklerin bireylerin temel haklarına etkisini ele alan önemli kararlara yer verilmiştir. Söz konusu Rapor uyarınca yedi seriden oluşan çalışmamız, dijitalleşen dünyada insan haklarının korunması için alınması gereken önlemleri vurgularken, bireyler ve işletmeler tarafından alınması gereken önlemlere ilişkin değerlendirmeler içermektedir.
Çalışmamızın dördüncü bölümünde, AİHM’in telekomünikasyona müdahaleye ilişkin yaptığı değerlendirmeler ele alınacaktır.
1- İlgili Mevzuat
Rapor’da yer verilen kararlara geçmeden önce dayanak gösterilen şu yasal düzenlemelerden bahsetmek yerinde olacaktır:
AİHS Madde 8
Özel Hayata ve Haberleşmeye Saygı Hakkı:
“Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahiptir. Bu hakkın kullanılmasına bir kamu otoritesi tarafından müdahale, demokratik bir toplumda ancak ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, dirlik ve düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli olan ölçüde ve kanunla öngörülmüş olmak şartıyla söz konusu olabilir.”
2- Telekomünikasyona Müdahale Hakkında AİHM Kararı
Roman Zakharov / Rusya
4 Aralık 2015
Bu davada AİHM, Rusya’daki mobil telefon iletişiminin gizlice dinlenmesine olanak tanıyan sistem hakkında değerlendirme yapmıştır. Bir yayın şirketinin genel yayın yönetmeni olan başvuran, Rusya’da mobil operatörlerin kanunen, kolluk kuvvetlerinin arama faaliyetlerini
gerçekleştirmelerine olanak sağlayan ekipmanlar kurmak zorunda bırakıldığını ve bu düzenlemenin yeterli yasal güvenceler olmadan tüm iletişimlerin toplu olarak dinlenmesine izin verdiğini iddia etmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bu düzenlemelerin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. maddesini (özel hayata ve haberleşmeye saygı hakkı) ihlal ettiğine karar vermiştir. Mahkeme, Rusya’da iletişimlerin dinlenmesine ilişkin yasal çerçevenin keyfiliği önleyecek ve kötüye kullanım riskine karşı etkili koruma sağlayacak güvenceler içermediğini tespit etmiştir. Özellikle, gizli servislerin ve polisin teknik yollarla tüm mobil iletişimlere doğrudan erişim sağladığı bir sistemin kötüye kullanım riskinin oldukça yüksek olduğunu değerlendirmiştir.
Mahkeme, Rus yasal düzenlemelerinde şu temel eksiklikleri belirlemiştir:
- Kamu makamlarının gizli dinleme tedbirlerine hangi durumlarda başvurabileceği yeterince açık değildir.
- Dinleme tedbirlerinin ne kadar süreyle uygulanabileceği ve hangi koşullarda sonlandırılması gerektiği netleştirilmemiştir.
- Dinleme faaliyetlerine izin verilmesi, elde edilen verilerin saklanması ve imha edilmesine ilişkin prosedürler belirsizdir.
- Dinleme faaliyetlerinin denetlenmesi yetersizdir.
Ayrıca, iletişim dinlemelerine itiraz için mevcut olan hukuki yolların etkinliği de sorgulanmıştır. Mahkeme, bu yolların sadece dinleme yapıldığına dair somut kanıt sunabilen kişilere açık olduğunu ve herhangi bir bilgilendirme veya dinleme hakkında bilgiye erişim imkânı bulunmadığı için böyle bir kanıtın elde edilmesinin neredeyse imkânsız olduğunu vurgulamıştır.
3- Değerlendirme
Bu karar, devletlerin bireylerin haberleşme özgürlüğü ve mahremiyetine müdahale ederken açık, denetlenebilir ve etkili yasal güvenceler sağlaması gerektiğini bir kez daha ortaya koymuştur. AİHM, gizli izleme, dinleme ve iletişim müdahaleleri gibi uygulamaların demokratik toplum ilkelerine uygun şekilde sınırlandırılmasının, bireysel özgürlüklerin korunması açısından hayati önem taşıdığını vurgulamaktadır. Bu karar, devletlerin geniş denetim yetkilerine sahip olabileceğini, ancak bu yetkilerin aşırıya kaçmasının önlenmesi gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır.
Rapor’a bu link üzerinden ulaşabilirsiniz.